II. YENİ
İkinci
Yeni Şiir Akımının Özellikleri
- İkinci
Yeni, 1950'den sonra Garip'e karşı doğmuş bir harekettir.
- Garip
şiiri, Varlık dergisinde Orhan Veli ve iki arkadaşının bir arada
yayımladıkları şiirle hemen hemen aynı anda başlayıvermişti. İkinci Yeni
şiirinde böyle bir iş birliği de eş zamanlılık da söz konusu
değildir.1950'lerin başlarında "Yeditepe" ve "Pazar
Postası" gibi dergilerde birbirinden habersizce şiir yayımlayan
şairler arasında görülen ortaklık İkinci Yeniyi ortaya çıkarmıştır.
- İkinci
Yeni, Garipçilerin aksine ilk dönem şiirlerinde de birbirlerinden çok
farklı olan ve bir manifesto çevresinde toplanmamış şairlerin tek tek
arayış ve sezgileriyle orada burada dağınık uçlar vermiş, sonra sonra
benzerlikleri dolayısıyla özellikleri belirtilmeye, kurallara bağlanmaya
başlanmıştır.
- İkinci
Yeni'nin isim babası 1956'da Pazar Postası'nda yazdığı bir yazıyla
eleştirmen Muzaffer
İlhan Erdost olur.
- İkinci
Yeniciler I. ve Il. Dünya Savaşlarının ortaya çıkardığı bunalımdan dolayı
ortaya çıkan dadaizm, sürrealizm ve varoluşçuluk gibi
akımlardan etkilenmişlerdir.
- Garipçilerden
olan Oktay
Rifat da Perçemli Sokak kitabıyla İkinci Yeni hareketine uygun
şiirler yazmıştır. Kemal Özer ve Ülkü Tamer gibi
şairler de başlangıçta İkinci Yeni'den etkilenmiştir.
- İkinci
Yeniciler; Söz sanatlarına, alışılmamış bağdaştırmalara yer vermişlerdir.
- Şiir
işçiliğine önem vermiş, şiirin biçimine öncelik tanımışlardır.
- Şiirde
kullandıkları sözcükleri, sözcüklerin Türkçe olup olmamasına göre değil,
çağrışım yüküne, geçmişine bakarak seçmişlerdir.
- Şiirde
hayal gücüne ağırlık vermişlerdir.
- Dilin
alışılmış kalıplarını yıkmaya çalışmışlardır.
- Bireyin
yalnızlığı ve bunalımını yansıtmışlardır.
- Çağrışımlarla
dolu estetik bir şiir dünyaları vardır. Şairlerin kendilerine has bir
biçemleri (üslup) vardır.
- Garip
şiirindeki hikaye ögesini genel olarak dışlamışlardır.
- Bilinçaltını
yansıtmaya çalışmışlar, şiirde aklın, ahlaki kaygıların, her türlü
sınırlamanın dışında bir anlayış sergilemişlerdir.
- Uyaktan
ölçüden uzak durmuş, serbest şiirler yazmışlardır.
- Garip
şiirindeki akılcılığın karşısına akıl dışı imgelere yer vermişlerdir.
- Şiirle
her şeyi söyleyebilmeyi, ifade edebilmeyi amaçlamışlardır.
- Kendinden
sonraki kuşakları imge anlayışı ve anlam bakımından etkilemiş bir
harekettir.
- Garip
ve toplumcu
gerçekçilerin şiirleri gibi kolayca anlaşılabilen bir şiir
yazmışlardır.
- Sözcükleri
ilk anlamlarının dışında yan ve mecaz anlamlarıyla
kullanmışlardır.
- Hiç
duyulmamış, yeni sözcükler oluşturmuşlardır. (Örneğin
"üvercinka", "mısırkalyoniğne" vb.) Günlük konuşma
dilinin yapısında bilinçli bozmalar yapmışlar, söz dizimini
zorlamışlardır.
- Garip
şiiri gibi halk
şiirinden ve folklorik ögelerden yararlanmayı özgünlüğü zedeleyeceği
için doğru bulmamışlardır.
- Şiir
yazarken bir "konu"yu anlatmayı amaçlamazlar, şiir yazıldıktan
sonra anlamların açığa çıkacağını savunmuşlardır.
1940-1950 arasında şiir dünyamızı yaygın bir moda halinde
hükmü altına alan Garip şiiri, 1950'den sonraki örneklerinde yavaş yavaş
kendini tekrarlamaya ve yozlaşmaya başlar. Bu şiire karşı 1950'de Hisar
şairleri, 1954'te Attilâ
İlhan tarafından yöneltilen eleştiriler
ve daha çok da İlhan'ın imaja yeniden dönen şiirleri sonucunda Türk şiirinde
yeni bir hareket doğar.
1954'te başlayarak 1960'lı yılların ortalarına kadar devam
eden, daha doğrusu on yıllık bir süreci kapsayan bu hareket, Garip şiirinden sonra
gelen ikinci önemli yenilik gibi düşünüldüğü için esasında yanlış bir şekilde
II. Yeni Şiiri olarak adlandırılmış, bu ad sonradan yaygın bir şekilde
kullanılır olmuştur.
Bu harekette şiir hem kendi içinde önemli bir değişmeye
uğrar hem de alanını genişletir ve dışa açılır. II. Dünya Savaşının sona
ermesinden sonra Türkiye'nin batıya, özellikle de Amerika'ya yaklaşması ve
1950'den sonra gerçek anlamda çok partili hayata geçiş ve Demokrat Parti
iktidarını deviren askerî hareket sonucunda kabul edilen 1960 anayasasının
getirdiği geniş özgürlük ortamı II. Yeni Şiirinin genişleme ve dünyaya
açılmasında önemli rol oynayan siyasî ve toplumsal etkenler arasındadır.
Yeni tarzdaki şiir, 1954'ten
itibaren Yedi Tepe, Pazar Postası, Salkım, Kimsecik ve Köprü gibi dergilerde,
1960'tan sonra da Yeni Dergi ve Papirüs'te kendini göstermiştir. Bu dergilerde
herhangi bir bildiri veya ortak hareketle kendilerini takdim etmeksizin Cemal
Süreya, İlhan Berk, Turgut Uyar, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Ece Ayhan ve
Ülkü Tamer'in benzer doğrultuda şiirleri yayımlanır. 1956'da yayımladığı
Perçemli Sokak kitabıyla harekete katılan Oktay Rifat, kitabına II. Yeni
Şiirinin teorik temellerini ortaya koymayı amaçlayan bir ön söz koyar.
Diğer şairler de şiirlerini daha sonraki yıllarda
kitaplaştırırlar. Böylece 1957'de Edip Cansever'in Yerçekimli Karanfil, 1958'de
Cemal Süreya'nın Üvercinka ve İlhan Berk'in Galile Denizi, 1959'da da Turgut Uyar'ın
Dünyanın En Güzel Arabistanı, Sezai Karakoç'un Körfez, Ece Ayhan'ın Kınar
Hanım'ın Denizleri ve Ülkü Tamer'in Soğuk Otların Altında adlı kitapları ard
arda şiir okurunun karşısına çıkmış olur.
Garip şiirine bir tepki olarak doğan, 1960'lı yılların ortalarına
kadar güçlü bir şekilde devam eden, hatta bazı çizgileri günümüz şairlerinde de
yaşayan II. Yeni Şiiri, Garip şiirinden daha çok tartışılmış, lehinde ve
aleyhinde çok şey söylenmiştir.
Esasen serbest çağrışıma dayanan ve bir bakıma Tanzimat'la
başlayan romantik çizgiyi
değişik bir biçimde yeniden canlandıran bu harekette şiir, bir anlam sanatı olmaktan çıkar ve bir görüntü
sanatı haline gelerek imajist bir karakter kazanır.
Kelime ve kelimenin diğer kelimelerle ilişkisinden doğan
karmaşık çağrışımlar alışılmadık görüntüler yaratır. Şairlerin kelimelerle çok
oynaması, cümle yapısındaki bozmalar, mantık dışı söyleyişler ve soyutlamalar
bazan aşırıya giderek ortaya "anlamsız şiir" denebilecek örnekler
çıkar.
Bununla beraber II. Yeninin önde gelen şairleri kapalılığı
daima önemsemekle birlikte, anlamsız şiire hiçbir zaman prim vermemişler ve bu
şiirin aslında değişen toplumsal ve kültürel şartların ortaya çıkardığı
karmaşık insanı, onun karmaşık ruh halini ve başta kadın ve cinsellik olmak
üzere çeşitli sorunlarını anlatabilmek için böyle bir anlatıma yöneldiğini
haklı olarak belirtmişlerdir.
Gerçekten de II. Yeni Şiiri, Garip
Şiiri'nden daha ileri bir yeniliği gerçekleştirerek dilin anlatım
imkânlarını olabildiğince genişletmiş, şiir cümlesinde büyük yenilikler yapmış
ve sıradan gerçekliğin, görünen gerçekliğin ifadesi olmanın ötesine geçerek
şiiri yeniden sanat kutbuna döndürmüştür.
Bu şiirin var oluşunda Gerçeküstücülüğün, Freud'un
bilinçaltıyla ilgili görüşlerinin ve Marksizmin Garip Şiiri'ne kıyasla daha
güçlü etkileri bulunduğunu belirtelim.
II. Yeninin önde gelen şairlerinden Cemal Süreya
(1931-1989), zarif ve parıltılı şiirinin yanı sıra yazıları ve değerlendirmeleriyle
de bu şiirin niteliğini en iyi ortaya koyan isimdir.
Şiire daha önce başlamış olmakla birlikte bir öncü olarak bu
hareketi başlatan İlhan Berk (d. 1918) anlamsız şiire yaklaşan şiirleriyle bir
farklılık gösterir.
Edip Cansever'in (1928-1986) ve Ece Ayhan'ın (1931-2002)
şiirleri de kapalılıkta İlhan Berk'in şiirine yakındır. Son şiirlerinde Behçet Necatigil gibi Divan
şiiri geleneklerinden de yararlanan Turgut Uyar (1927-1985) ise bu dönem
şiirlerinde daha çok toplum ve törelerle çatışarak yenilgiye uğrayan insanın
acılarını nisbeten açık bir dille anlatır.
Siyasal Bilgiler Fakültesinde okurken Cemal Süreya ile
birlikte şiire başlayan Sezai Karakoç (d. 1933) da II. Yeninin güçlü ve etkili
şairleri arasındadır. Dünya görüşü bakımından diğer şairlerden farklı olan
Karakoç, İslâmî düşünceyi gerçeküstücülükle
kaynaştıran, çarpıcı benzetme ve
imajlarla yüklü kapalı bir şiir oluşturmuş ve din duygusunu taze bir ilhamla
yeniden dirilterek birçok genç şairi etkilemiştir. Bu etki, şiirimizde Cahit
Zarifoğlu, Erdem Beyazıt ve
Alaattin Özdenören gibi şairlerin elinde 1960'lı ve 1970'li yıllarda İslâmcı
şiir denilebilecek bir şiir çizgisine yol açmıştır.
1950'li yılların sonlarında Hilmi Yavuz (d.
1936) ve Özdemir
İnce (d. 1936), 1960'lı yıllarda da Ataol Behramoğlu (d.
1942), İsmet
Özel (d. 1944), Süreyya Berfe (d.
1943) ve Refik
Durbaş(d. 1944) gibi şairler genel
olarak II. Yeninin etkisinde veya izinde kendilerine özgü bir şiiri
geliştirirler. Bu isimler 1980'li ve 1990'lı yılların da önde gelen şairleri
arasındadır.
Şiirlerini esasen 1965'ten sonra yayımlayan Can Yücel (1926-1999)
ve Osman Türkay (1927-2001) da devrin II. Yeni dışında ün kazanmış şairleri
arasındadır. Bu iki şairden Can Yücel, siyasî şiirleri ve zaman zaman küfre
kaçan ironik
üslûbuyla, Osman Türkay ise Kıbrıs üzerine yazdığı şiirlerle dikkati çeker.
II. YENİ
- TEMSİLCİLER
Ece Ayhan (1931-2002)
1931 yılında Muğla
Datça’da doğan sanatçı, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiş ve bir süre
çeşitli ilçelerde kaymakamlık yapmıştır. Memurluktan ayrılan Ece Ayhan
hastalığı nedeniyle uzun süre yurt dışında tedavi görmüştür, beyninden birkaç
kez ameliyat olmuştur. İlk şiiri 1954’te “Türk Dili dergisi”nde yayınlanan şair
birçok dergide şiirler kaleme almıştır. Sekiz ay kaldığı belediyenin
huzurevinde rahatsızlanmış ve kaldırıldığı hastanede 13 Temmuz 2002 tarihinde
71 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Edebi Kişiliği:
- İkinci Yeni’nin en önemli şairlerinden
olan sanatçı, İkinci Yeni ismi yerine, benimsediği bu anlayışa “Sivil
Şiir” adını koymuştur.
- Şairin şiirlerinde kendine özgü bir
dili, biçim ve anlam kaygısından uzak bir üslubu vardır. Kullandığı
dil Ece Ayhan’ın sanatının mihver noktasıdır. Dili garip kullanmış,
cümleleri ters düz etme gibi oyunlara başvurmuş ve bu yönüyle “görüntücü
imge ustası” olarak anılmıştır.
- Aklın sınırlarını zorlayan, sürrealizme
kayan bir üslup benimsemiş olan Ece Ayhan, dünyaya karanlık bir bakış
açısı ile bakmış, ölüm ve arzunun birlikteliği ile örülmüş bir lirizm
kullanmıştır.
- “Kimsesizlerin, sokaklarda yaşayanların,
açların ve parklarda barınanların, dışlanmışların, orta ikiden
ayrılanların, kabadayıların, berduşların, kısacası tarih dışına düşürülen
lümpenlerin yanında rahat ediyorum ben.” diyen şair marjinal, ters, aykırı
bir şairdir.
- Şiir dışındaki düzyazı eserlerinde,
edebiyat, sanat, tarih, politika, ekonomi hakkındaki görüşlerine yer
vermiştir. Bu yazılarındaki düşünceleri ile İkinci Yeni’nin en çok
tartışılan sanatçılarından olmuştur.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- Şiirin anlaşılsın veya anlaşılmasın bir
hayal sanatı olduğunu söyler.
- Kendine özgü sözcük ve cümleler
kullanmıştır. Dilin olanaklarını zorlamış, çok farklı imge dünyası
oluşturmuştur. Söz diziminde farklılıklara gitmiştir. Kitap adları bile
okuyucuya yadırgatıcı gelmiştir.
- İkinci Yeni’nin biçim ve içerik yönünden
en özgün şairlerindendir.
- Aklın sınırlarını zorlayan, sürrealizmi
çağrıştıran bir kurgu, karanlık bir bakış açısı vardır şiirlerinde.
- İkinci Yeni şiiri yerine “Sivil Şiir”i
önerdi ve kullandı. Sivil şiir, sıkı şiir, etik ve marjinallik (sıra dışı)
gibi kavramlar üzerinde durmuştur.
- Ameliyat geçirdiği İsviçre’deki anı ve
günlüklerini “Defterler” adıyla yayımlamıştır.
Eserleri:
- Şiir: Kınar Hanım’ın Denizleri,
Bakışsız Bir Kedi Kara, Ortodoksluklar, Devlet ve Tabiat, Yort Savul
(Toplu Şiirler), Zambaklı Padişah, Çok Eski Adıyladır, Sivil Şiirler,
Son Şiirler
MOR KÜLHANİ
1.Şiirimiz karadır abiler
1.Şiirimiz karadır abiler
Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
2.Şiirimiz her işi yapar abiler
Valde Atik'te Eski Şair Çıkmazı'nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir
Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler
3.Şiirimiz gül kurutur abiler
Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir
Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler
***
İlhan Berk (1918-2008)
1918’de Manisa’da
doğan sanatçı, ilk ve orta okulu doğduğu kentte tamamlamıştır. Balıkesir
Necatibey İlköğretmen Okulu’nu ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca
Bölümü’nü bitirmiş ve çeşitli illerde Fransızca öğretmenliği yapmıştır.
Ankara’da Ziraat Bankası Yayın Bürosu’nda çevirmen olarak çalışmıştır.
Emekliliği 1969 yılındadır. İlk şiiri Manisa Halkevi Dergisi’nde yayımlanan
şair, emekliliğinden sonra şiir ve yazı yazmaya yönelmiştir. 28 Ağustos 2008
yılında 90 yaşındayken Bodrum’da yaşamını yitirmiştir.
Edebi Kişiliği:
- İlk defa 1935 yılında kitaplaştırdığı
ilk şiirlerinde hece veznini ve kafiyeyi kullanmış, yıllar geçtikçe
serbest şiire yönelerek nesre yaklaşan, çağrışımların bol olduğu,
anlamsız, kapalı bir şiir anlayışı oluşturmuştur.
- “Bunları düzyazıda bol bol bulabiliriz.
Bir şiirde bizi alıp götüren yapının büyük uyumudur.” diyerek düşünce ve
konunun sadece düzyazıda bulunabileceğini söylemiş ve şiirde konuyu
önemsememiştir. Bir ara şiirde tamamıyla konuyu yok etme girişimlerinde
bulunmuştur.
- Şiirlerinde maddecilik ve erotizm
vazgeçilmez iki öğedir.
- Şiiri düzyazıya yakınlaştıran örneklerin
yanında, Doğu şiirinin klasik kalıplarını da denemiş, beyit ve türkü
biçimlerinden de yararlanmıştır. Gazel İlhan Berk’e göre “modern” bir
türdür.
- Ankara’da apartmanların zilini çalıp
karşısına güzel bir bayan çıktığında “Ünlü şair İlhan Berk burada mı
oturuyor?” diye sorarak kendisinin reklamının yaptığı söylenmektedir.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- Şiiri değişik evrelerden geçmiştir.
Çeşitli ödüller almıştır.
- Onun şiirlerinde İkinci Yeni’nin
anlayışına rağmen folklora ait unsurlar vardır.
- Şiirlerinde geçmiş, mitoloji, zengin
çağrışım vardır. Her şeyi kendine göre yorumlar.
- Sanatında, dilinde, anlayışında hep
değişim içindedir.
- “Şiir anlam için yazılmaz” görüşünü
ısrarla savunmuştur. Soyut şiiri uç noktalara taşımıştır.
- Gündelik yaşayış sahnelerinin
tasvirinden, zamanla nesre yaklaşan bir üslubu vardır.
- Zengin çağrışımlara, anlamsız ifadelere,
yoğun telmihlere yer verir.
Eserleri:
- Şiir: Güneşi Yakanların Selamı,
İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı Köroğlu, Galile Denizi, Çivi
Yazısı, Otağ, Mısırkalyoniğne, Âşıkane, Taşbaskısı, Şenlikname, Atlas,
Kül, İstanbul Kitabı, Kitaplar Kitabı, Deniz Eskisi (Şiirin Gizli
Tarihi’ni de içerir.), Delta ve Çocuk, Galata, Güzel Irmak, Pera, Dün
Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum, Avluya Düşen Gölge, Şeyler Kitabı Ev, Çok
Yaşasın Sayılar…
- Anlatı: Uzun Bir Adam
- Çeviri: A. Rimbaud, Seçme
Şiirler, Dünya Edebiyatında Aşk Şiirleri, Dünya Şiiri
- Antoloji: Başlangıcından Bugüne
Beyit Mısra Antolojisi, Aşk Elçisi
- Diğer: Şifalı Otlar Kitabı, El
Yazılarına Vuruyor Güneş, E. Pound: Seçme Kantolar, Şairin Toprağı
NE BÖYLE SEVDALAR
GÖRDÜM NE BÖYLE AYRILIKLAR
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları (İlhan BERK)
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları (İlhan BERK)
Cemal Süreya (1931-1990)
1931 yılında
Erzincan’da doğmuştur. Asıl adı Cemalettin Seber’dir. Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü bitiren sanatçı,
branşıyla alakalı olarak devlet kademelerinde çok çeşitli işlerde çalışmış,
1982’de maliye müfettişliğinden emekli olmuştur. Çok çeşitli dergiler çıkartan,
yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik de yapan
Cemal Süreya’nın İlk şiiri 8 Ocak 1958’de Mülkiye dergisinde çıkmıştır. Birçok
dergi ve gazetede yazıları yayınlanan sanatçı, 9 Ocak 1990’da İstanbul’da
yaşamını yitirmiştir.
Edebi Kişiliği:
- İkinci Yeni’nin en tanınmış şairlerinden
olan Cemal Süreya, ayrıca bu anlayışın da en önemli kuramcılarından
sayılır.
- İkinci Yeni anlayışına katılmasına
rağmen geleneğe karşı olmamış, şiirlerinde geleneğin değerlerinden geniş
ölçüde yararlanmıştır.
- “Şiir anayasaya aykırıdır.” diyerek
ironik bir bakış açısıyla şiirin hiçbir mantık ve düzene uymayacağını
söylemiştir.
- Kendine özgü bir şiir anlayışı
geliştirmiş; çarpıcı, yoğun imgelerle, bilgi birikimini sentezleyerek
başarılı eserler vermiştir.
- Çevresini toplumsal gerçekliğe açık bir
görüşle ve ironik bir üslupla anlatmıştır. Orhan Veli
geleneğinden etkilenerek yararlandığı nükteli söyleyiş, son
şiirlerinde etkisini kaybetmeye başlamıştır.
- Sözüne son derece sadık olan sanatçı,
“Süreyya” olan soyadını, Eskişehir Vergi Dairesi’nde çalışan Üvercinka
adını verdiği uzun boylu, beyaz tenli, güvercin şahnişli sevgilisiyle
girdiği iddia sonucu Y harfini kaybederek “Süreya” ya çevirmiştir.
- Toplumculara göre kapalı yazdığı
düşünülen şair, İkinci Yeni sanatçılarıyla kıyaslandığında oldukça açık
bir söyleyişi benimsemiştir. Modern ressamlar gibi soyutu somutlaştırma
eğilimine gitmiştir.
- Cemal Süreya şiirlerinde hareket
halindeki her şeyi anlatmış, yaşayan insanın her yönüne değinmiştir.
- İlk şiirlerinde biçime önem verdiğini,
sonraları ise insanî bir öze yöneldiğini söyleyen şair, eserlerinde aşk ve
cinselliği de kendine özgü bir anlatımla dışavurmuştur. Bütün
sevgililerine “Annem çok küçükken öldü / Beni öp sonra doğur
beni” diye seslenir.
- Üslup yönünden de diğer şairlerden
ayrılan Cemal Süreya, kullandığı halk dili ve biçime verdiği önemle ön
plana çıkmıştır.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- Asıl adı Cemalettin Seber’dir.
- İlk şiiri Şarkısı Beyaz 1953’te yayımlandı.
Papirüs dergisini çıkardı.
- Lirizm ve erotizm onun şiirinin
özelliğidir.
- Geleneğin, şiiri sınırlayacağı
düşüncesindedir. Buna rağmen geleneği şiirde en iyi kullanan
şairlerdendir. Folklorun, halk deyimlerinin şiirin kanat çırpmasını
önlediğini savunur.
- Dil, hayal ve resim ayırıcı rol oynar.
Modern şiirimizin ressamıdır adeta. Mizah ve ironiye sıkça yer verir.
- Toplumsal değerlere uzak düşmemiştir.
Şiirin “anayasaya aykırı” olduğunu söyler.
- Pazar Postası’nda Osman Mazlum imzasıyla
yazılar, eleştiriler yazmıştır.
- Özgün bir imge dünyası vardır: Kırmızı
bir kuştur soluğum…/ Zurnanın ucunda yepyeni bir Çingene…/ Sen çıkardın
utancını duvara astın…/ Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu…
Eserleri:
- Şiir: Üvercinka, Göçebe, Beni Öp
Sonra Doğur Beni, Sevda Sözleri, Sıcak Nal, Güz Bitiği
- Düzyazı: Aydınlık Yazıları /
Paçal, Oluşum’da Cemal Süreya, Papirüs’ten Başyazılar, Güvercin Curnatası
- Deneme: Şapkam Dolu Çiçekle,
Günübirlik, 99 Yüz, 999. Gün / Üstü Kalsın, Folklor Şiire Düşman,
Uzat Saçlarını Frigya
- Mektup: On üç Günün Mektupları
- Antoloji ve çevirileri: Mülkiyeli
Şairler, 100 Aşk Şiiri
Beni Öp Sonra Doğur
Beni
Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.
Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.
Ovadan
gözü bağlı bir leylâk kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.
gözü bağlı bir leylâk kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.
Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.
gelip sesime yerleşiyor.
Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.
sesimin alaca baldıranı.
Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgârın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.
fildişi: rüzgârın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.
Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
denizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
-uykusuzluğun sütlü inciri-
kovanlara sızmıyor.
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
-uykusuzluğun sütlü inciri-
kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni. ( Cemal Süreya)
beni öp, sonra doğur beni. ( Cemal Süreya)
Turgut Uyar (1927-1985)
4 Ağustos 1927’de
Ankara’da doğan sanatçı, babasının mesleği nedeniyle ilk öğrenimini çeşitli
kentlerde tamamlamıştır. 1946’da Bursa Işıklar Lisesi’ni, 1947’de Askeri
Memurlar Okulu’nu bitirmiştir. Bir süre orduda subay olarak görev yaparak
1958’de ordudan ayrılmıştır. Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları Ankara Bürosu
ile Sanayi Bakanlığı’nda çalışmış, 1968’de emekliye ayrılmıştır. İlk şiiri
1947’de Yedigün dergisinde çıkan sanatçı yaşamını serbest yazar olarak
sürdürmüş ve 1969’da öykü yazarı Tomris Uyar ile evlenmiştir. 22 Ağustos
1985’te İstanbul’da yaşamını yitirmiştir.
Edebi Kişiliği:
- Arz-ı Hal şiir kitabından başlayarak
halk deyişleri ile yüklü, ölçülü ve uyaklı yazdığı ilk şiirlerinde kişisel
yaşantısını ön planda tutmuş; aşk, ölüm, ayrılık temalarını işlemiştir.
- İlk şiirlerinden sonra kaleme aldığı
eserlerinde toplum ve törelerle çatışan bireylerin yenilgisini, kurtuluş
çabalarını araştırmış ve şiirde konudan, hikâyeden uzaklaşarak II.
Yeni’nin önde gelen savunucularından olmuştur.
- Simgeci söyleyişi, yoğun hayal gücü,
şaşırtıcı tamlamalar kullanması onun İkinci Yeni’nin başarılı şairleri
arasında olmasını sağlamıştır.
- Sanat yapıtlarından fayda ummanın
anlamsızlığını savunan şair, insanlar gibi şiirin de bir “çıkmaz”
içerisinde olduğunu dile getirmiştir.
- Şiir ve düzyazı ayrımını ortadan
kaldıran, uzun şiirler yazan şair lirik şiirin sınırlarını zorlamıştır.
- Güzel bir dizeyi yanlışlıkla yazdığı
zaman “Ay, kalemimden kaçmış!” demektedir.
- Eserlerinde Halk şiiri ve Divan şiiri
biçimlerinden de yararlanan, şiirini geliştirmeyi amaçlayan sanatçı
“Divan” adlı kitabında gazel tarzını yeni şiire uygulamaya çalışmıştır.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- İlk şiiri 1947’de çıktı. Şiirlerinde
değişik aşamalar vardır. Önceleri hayatı anlatır, sonra insanın iç
gerçeğini anlatmıştır. Şiirlerinde toplum ve gelenekle çatışan kişi yer
alır.
- Dizeleri uzundur. Şiirle düz yazı
arasındaki ayrımı kaldırmıştır. İkinci Yeni’nin öncü isimlerindendir.
- Sonraki dönemlerinde kapalı şiirler de
yazan sanatçıda daima yücelik duygusu vardır. Şiirlerinde çeşitli biçimler
denemiştir. “Arz-ı Hal”deki şiirlerinde geleneksel şiir unsurlarından
yararlanmıştır. İmge, çağrışım, soyutluk ve kapalı anlatım şiirlerinin
özelliğidir.
Eserleri:
- Şiir: Arz-ı Hal, Türkiye’m,
Dünyanın En Güzel Arabistanı, Tütünler Islak, Her Pazartesi, Divan,
Toplandılar, Kayayı Delen İncir, Dün Yok mu, Büyük Saat
- İnceleme: Bir Şiirden
GÖĞE BAKMA DURAĞI
İkimiz birden
sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak
ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden
güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım
şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran
korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu
evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi
geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz
otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle
iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi
oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler
açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir
seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz
oluruz biz uyumıyalım
Nasıl olsa sarhoşuz
nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe
bakalım
Senin bu ellerinde
ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca
güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman
gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye
bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu
sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren
vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye
bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir
biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir
yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir
ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana
ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini
hatırlat
Durma göğe bakalım (Turgut UYAR)
Sezai Karakoç (1933-…)
1933’te
Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğmuş olan sanatçı, parasız yatılı olarak
Gaziantep Lisesi’nde okumuş ve 1955 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nden mezun olmuştur. 1956-1965
yılları arasında Maliye müfettiş yardımcılığı ve gelirler kontrolörlüğü
görevlerinde çalışmış ve temmuz 1965’te memurluktan ayrılarak gazetecilik ve
yayıncılık işlerine yönelmiştir. Diriliş dergisini yayımlayan sanatçı, 1971’den
sonra kısa bir süre için Gelirler Genel Müdürlüğü’nde çalışmış, tekrar devlet
memurluğu görevinden ayrılarak gazetecilik ve yayıncılığa devam etmiştir.
Edebi Kişiliği:
- İkinci Yeni şairleri arasında kendine
özgü imgelerle, mistik ve İslamî içeriğe yer veren şiirleri ile dikkat
çekmiştir.
- Din ve inanç yoluyla fizik ötesi
kaygıları yenmiş mistik bir şair olan Karakoç; anlatımdaki kapalılık,
karanlık imaj evreninden dolayı İkinci Yeni sayılmaktadır.
- Şiirlerinin en önemli noktasını özü
olarak gören şair, şiirlerinde ölüm ve kadın konusuna çokça yer vermiştir.
Bir ülke düşler. O ülkede gül kurtarıcı bir imgedir.
- Şiirlerinde kutsal kitaplardaki
kıssaları çağdaş bir anlatımla okuyucusuna sunması, modern Fransız
şiirinden ve dinsel kaynaklardan yararlanması onun büyük bir bilgi
birikiminin olduğunu göstermektedir.
- İlk şiirlerinde heceyi kullanan, daha
sonraları serbest şiire yönelen şair 1952 yılında kaleme aldığı,
edebiyatımızın unutulmaz aşk şiiri “Mona Rosa” ile geniş kitleler
tarafından tanınmıştır. Bu şiir 50 yıl boyunca kitap haline gelmemesine
rağmen, fotokopiyle çoğaltılarak yüz binlerce insan tarafından okunarak
bir rekora imza atmıştır.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- İkinci Yeni akımında kendine ayrı bir
yer edinmiştir. “Diriliş” dergisini çıkarmıştır.
- Şiirlerinde İslami düşünceyi modern
şiirdeki gerçeküstücülükle kaynaştırmıştır. Mistisizmden, evliya-enbiya
kıssalarından yararlanmıştır.
- Çarpıcı benzetme ve imgelerle,
denenmemiş sentezlere ulaşmıştır. Yeni, kapalı ve karanlık bir imge evreni
vardır. Cemal Süreya onun şiirleri için “kırık bir Verlaine” demiştir.
- 2007’de Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”ne layık görüldü.
Eserleri:
- Şiir: Hızır’la Kırk Saat,
Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu, Körfez, Şahdamar, Sesler, Zamana Adanmış
Sözler, Ayinler, Çeşmeler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı, Alın Yazısı
Saati, Monna Rosa, Karayılan, Gün Doğmadan (Şiirlerin Toplu
Basımı)
- Çeviri Şiir: Batı Şiirlerinden,
İslâm’ın Şiir Anıtlarından
- Deneme: Medeniyetin Rüyası
Rüyanın Medeniyeti Şiir, Dişimizin Zarı, Eğik Ehramlar
- Düşünce: Ruhun Dirilişi, Kıyamet
Aşısı, Çağ ve İlham I-II-III-IV, İnsanlığın Dirilişi, Diriliş Neslinin
Amentüsü, Yitik Cennet, Makamda, İslâm’ın Dirilişi, Gündönümü, Diriliş
Muştusu, İslâm, İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü, Düşünceler I-II,
Dirilişin Çevresinde, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-II-III,
Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-II, Unutuş ve Hatırlayış, Varolma
Savaşı, Çağdaş Batı Düşüncesinden, Çıkış Yolu I-II-III
- İnceleme: Yunus Emre, Mehmet
Akif, Mevlâna Piyes: Piyesler, Armağan Hikâye: Meydan Ortaya Çıktığında, Portreler
- Günlük yazılar: Farklar, Sütun,
Sur, Gün Saati, Gür
- Röportaj: Tarihin Yol Ağzında
MONA ROZA
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar (Sezai Karakoç)
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar (Sezai Karakoç)
***
Edip Cansever (1928-1986)
İstanbul’da doğmuş.
Lise öğrenimini tamamladıktan sonra Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı
ticareti yapmaya başlamıştır. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraşmıştır. İlk
şiiri 1944’te İstanbul dergisinde yayınlanmıştır. Bodrum’da tatildeyken beyin
kanaması geçirerek, tedavi için getirildiği İstanbul’da 1986’da yaşamını yitirmiştir.
Edebi Kişiliği:
- İkinci Yeni içinde en çok ve en uzun
süre şiir yazan sanatçıdır. Çok değişik şiirler kaleme alıp, her şeyi
denemesine rağmen bütün şiirlerinde ortak bir başarı yakalayamamış, bu
nedenle “çok arayıp az bulan şair” olarak nitelendirilmiştir.
- İlk gençlik şiirlerini 1947 yılında
İkindi Üstü adlı kitabında toplayan şair; bu şiirlerinde varlıklı, her
şeye yaşama sevinci ile bakan bir gencin avareliklerini, duygularını
anlatmıştır.
- 1954 yılında yayınladığı ikinci kitabı
Dirlik Düzenlik’te ise kendine özgü bir şiir dili oluşturmuş; toplum
eleştirisi için mizahı kullanan, düşünceyi dili içinde eritmiş bir üslupla
okuyucusuna seslenmiştir.
- 1955 yılından itibaren kapalı, tamamıyla
soyut bir şiir anlayışına yönelmiş; 1963 yılından itibaren ise toplumcu,
maddeci ve açık bir şiir ortaya koymuştur. “Şiiri akılla okumak”
gerektiğini belirten şair uzun yıllar anlamsız şiirin karşısında olmuştur.
- Her döneminde değişik bir üslup
arayışına giren şair “Dize işlevini yitirdi.” diyerek çeşitli tartışmalara
sebep olmuştur.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- İlk şiiri 1944’te çıktı. Nokta adlı bir
dergi de çıkarmıştır. İlk şiirlerinde şehir hayatının avareliklerini
anlattı, 1954’ten sonra soyut şiire yöneldi. Şiirlerinde dize
alışkanlığını kırar; öyküye, tasvire, diyaloglara yer verir. Tiyatrodan
çok iyi yararlanmıştır. (Nerde Antigone, Tragedyalar, Çağrılmayan Yakup)
- Divan şiirinden de etkilenen şair,
resmin anlatma olanaklarından yararlanır. Siyasi olaylardan, yönelimlerden
uzak kalmıştır. Yaşadığı döneme, çağa yabancılaşan insanın bunalımlarını
işlemiştir.
- Şiirlerinde insanın iç dünyasını ele
almış, oldukça uzun şiirler yazmıştır.
- Varoluşçuluk akımının etkisinde kalan
sanatçı; kişinin dünya karşısındaki yerini araştıran, düşünce yönü ağır
basan şiirler yazmıştır.
Eserleri:
- Şiir: İkindi Üstü, Dirlik
Düzenlik, Yerçekimli Karanfil, Umutsuzlar Parkı, Petrol, Nerde Antigone,
Tragedyalar, Çağrılmayan Yakup, Kirli Ağustos, Ben Ruhi Bey Nasılım, Sevda
ile Sevgi, Şairin Seyir Defteri, Bezik Oynayan Kadınlar, Oteller Kenti
- Düzyazı: Gül Dönüyor Avucumda,
Şiiri Şiirle Ölçmek
YERÇEKİMLİ KARANFİL
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce. (Edip CANSEVER)
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce. (Edip CANSEVER)
Ülkü Tamer (1937-…)
20 Şubat 1937’de
Gaziantep’de doğan sanatçı, Robert Kolej’den 1958 yılında mezun oldu.
Yayıncılık, oyunculuk ve çevirmenlik yaptı ve 1950’li yıllarda ortaya çıkan
İkinci Yeni şiir akımının önde gelen temsilcilerinden biri oldu. İkinci
Yeni’ye, bu akımın ana karakteristikleri oluştuktan sonra dahil olduğu halde,
kendine özgü imge dünyası ve süssüz, sade söyleyişiyle dikkati çekti.
Çoğunlukla keskin bir ironiyle örülmüş derin acıların ve beşeri trajedilerin
dile geldiği şiirlerinde 1970’lerden sonra toplumsal duyarlıklar da öne çıktı.
Edebi Kişiliği:
- İlk şiiri 1954 yılında Kaynak dergisinde
yayımlanan “Dünyanın Bir Köşesinden Lucia” adlı eseridir.
- Şiirleri 1954’den itibaren Kaynak,
Pazar Postası, Yeditepe, Yeni Dergi, Papirus, Sanat Olayı gibi
dergilerde yayımlayan sanatçı, 1967’de Yeditepe Şiir Armağanı’nı
kazandı.
- Ahmet Kaya’nın seslendirdiği “Üşür Ölüm
Bile” ve “Gül Dikeni” şarkılarının sözleri Ülkü Tamer’e ait şiirlerden
oluşmaktadır. Zülfü Livaneli’nin seslendirdiği “Memik Oğlan”, “Güneş Topla
Benim İçin” ve Grup Yorum’un “Düşenlere” isimli eserlerinin de söz
yazarıdır.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- İlk şiirini 1954’te yayımladı.
- Şiirlerinde bir çocukluk duyarlılığı
vardır.
- Son şiirlerinde halk şiirlerinin etkisi
vardır.
Eserleri:
- Şiir: Soğuk Otların Altında, Gök
Onları Yanıltmaz, Ezra ile Gary, Virgülün Başından Geçenler, İçime
Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür, Sıra Göller, Seçme Şiirler, Yanardağın
Üstündeki Kuş
- Öykü: Alleben Öyküleri
- Anı: Yaşamak Hatırlamaktır
GÜNEŞ TOPLA BENİM
İÇİN
Seher Yeli Çık Dağlara
Güneş Topla Benim İçin
Haber İlet Dört Diyara Canım
Güneş Topla Benim İçin
Umutların Arasından
Kirpiklerin Karasından
Döşte Bıçak Yarasından Canım
Güneş Topla Benim İçin
Seher Yeli Yar Gözünden
Havadaki Kuş İzinden
Geceleri Gökyüzünden Canım
Güneş Topla Benim İçin (Ülkü Tamer)
Seher Yeli Çık Dağlara
Güneş Topla Benim İçin
Haber İlet Dört Diyara Canım
Güneş Topla Benim İçin
Umutların Arasından
Kirpiklerin Karasından
Döşte Bıçak Yarasından Canım
Güneş Topla Benim İçin
Seher Yeli Yar Gözünden
Havadaki Kuş İzinden
Geceleri Gökyüzünden Canım
Güneş Topla Benim İçin (Ülkü Tamer)
Tevfik Akdağ (1932-1993)
29 Şubat 1932’de İzmir’de doğan sanatçı, ortaöğrenimini de
burada tamamladı. Daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni
bitirdi. Bankacılık, müfettişlik ve yöneticilik yaptı. Sanatçı, 28 Eylül
1993’te İstanbul’da vefat etti.
Edebi Kişiliği:
- İkinci
Yeni’nin önde gelen şairleri arasında sayılmıştır.
- İkinci
Yeni’nin saklı sularından diye nitelendirilmiştir.
- İkinci
Yeni’ye bağlı, söyleyiş güzellikleri ve kıvraklıkları taşıyan
şairliğini “Lâcivert Kanatlı Bir Kuştur Gece” kitabından
sonra Papirüs, Türk Dili ve başka dergilerde sürdürmüştür.
- Tevfik
Akdağ, şiirlerini üç kitapta topladı:
- Çıplak ve Sevinçle‘deki
şiirlerinde özellikle belirginleşen siyasal-toplumsal tavırla Akdağ,
İkinci Yeni anlayışı ile toplumcu-gerçekçi anlayış arasında bir köprü
gibidir. Eski İnsan Sözleri‘nde ise insanı, ahlaksal çöküşü
güncel ve genel bir düzlemde, kimi zaman ince bir yergiyle, kimi zaman
ağır bir alayla yargılar.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- İlk
şiirleri 1952 yılında Mülkiye ve Türk Dili dergilerinde yayınlandı.
- Sonraki
yıllarda yazı ve şiirleri; Ataç, Mülkiye, Papirüs, Pazar Postası, Türk
Dili, Varlık, Yeditepe, Yelken gibi dergilerinde yayımladı.
- İkinci
Yeni’ye bağlı, söyleyiş güzellikleri ve kıvraklıkları taşıyan şiirler
yazdı.
Eserleri:
- Şiir: Lacivert Kanatlı
Bir Kuştur Gece, Çıplak ve Sevinçle, Eski İnsan Sözleri, Kıpırda Ey
Karanlık
No comments:
Post a Comment